Bakakalırım giden geminin ardından, atamam kendimi denize; dünya güzel...



1 Haziran 2010 Salı

üzülürüm bazen hem de çok.
sıkılırım belki.

n'aptığımı da bilmem işte o zamanlarda.

neden üzüldüğümü de bilmem.

aslında bilirim de yüzüme vurmam çoğunla...

işte öyle zamanlardan biri olan bu akşamda yüzümü güldüren iki kişi vardı...

niye güldü.
bak onu da bilmiyorum-yüzüme vurmuyorum-

değer vermek güzeldi bazı insanlara.
saygı duymak da...
özellikle bunu farkına varan ve sana karşılığını kat kat verenlere...

hani karşılık beklemeyeceksin derler ya;
palavra!
insan karşılığında veriyor vaktini bazılarına:
güler yüz karşılında...


en güzeli de o değil mi zaten, içtenlikle esirgemeyen insanlar: yorgunluğunu, sıkıntısını bile paylaşan hani.
işin ilginç kısmı sıkılmıyor da insan sıkıntı dinledikçe. çünkü güler yüzle katıklı sözcükler...
vakit darlığından sanal da olsa...

ya da bir ankaray çıkışında görüp de paylaşmayıp, sanal ifadelere de vurulsa...

yine bu sıkıntılı akşamda ihtiyaç duyduğum birşeyi yine yanıma almamıştım.
ya da o gelmiyordu uzun zamandır...
dert etmiyorum artık, hani dile getirmem bile bir dert ama... o da başka.


'yazamıyorum ben pek senin gibi, anlamlı iki dizeyi oluşturamam.
'ama kübra bir dene, inan deneyince neler çıkıyor neler'


o zaman da haklıymışsın.

aslında o zaman da yanıma almamışım belki seni
ya da sen gelmemişsin.
medcezir gibi aslında;
bazen dokunacak kadar yakına gelen,
bazen çok uzaklara giden.
çoğunla da götüren...
ve öğrendiğim gerçekte;
suyun hareketinde değildi olay,
karaydı bu gelen ve giden.
kapkaralarda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder