Bakakalırım giden geminin ardından, atamam kendimi denize; dünya güzel...



30 Haziran 2010 Çarşamba

Bir plak olsam...

Zeki Müren çalsam...

Bozulsam...

Aynı yerde takılsam...

Hep tekrarlasam...

''ELBET BIR GÜN BULUŞACAĞIZ..''


. Küçük İskender...

28 Haziran 2010 Pazartesi


Albüm:
Hatırlat da Haziran Sonlarında Çocukluğumu Yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-Senegalliler dahil değil


Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihaplanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?


Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.


Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

Ah Muhsin Ünlü

24 Haziran 2010 Perşembe


kursa gittim bugün; hani bir yıldır elime almadığım gitarın kursuna...
nerdeyse zahmet oldu kendi kendime bir yıl boyunca, bugün de gittim iyi ettim.
dönüşte aldığım filmleri değerlendirmekti akşam amacım...
ya da aldığım iki kitabı hatim etmekti belki de bu geceki planım...
ama noldu, ani değil ama acil bir cenaze çıktı.

telaş yok...

bir ay önceden yer ayırttırmıştım bu cenaze için salondaki koltuğa :p

dizi izlemeyi tamamen bıraktığım şu dönemde ilk defa oturdum ve aşk-ı memnu izledim.
iyi mi ettim bilemem ama...

öldü aşık, maşukunun gidişine dayanamadan...
ve ölümdü maşuğa aşkını hatırlatan belki de..
bu saçma sapan günümüze uyarlanmış diziden çıkardım sanırım bunları :)

ama maşuk artık sevmediğini düşündüğü aşıkını terketti, kendine yeni bir aşık bulduğunu sandı ya hani...
işte ordan çıkardım bu sonuçları.

hani sevince insan çok, kaybedince mi anlar sevdiğini.
kıymet bilmek için kaybetmek mi gerekir gerçek anlamda..

ve bu kadar mı bencil olunur; sana, ona, buna, en önemlisi kendine ve aslında herkese karşı...

bencillik... tahammül edilemeyen hastalık...

ve yine oldu olan;
kaçtı maşuk...
dedi diyeceğini;
"behlül kaçar"
canı yanarken bile
sadece kendini düşünerek...

ah şu aptal diziler :)

21 Haziran 2010 Pazartesi

özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

özlem, gidip görememendir; ama
...gidip görmek istemen

özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen

.... Oruç Aruoba

14 Haziran 2010 Pazartesi

-kızmıştı!
biliyorum...
alıntı yapmayacaktım o şairden ama bu şiir de başka olanlardandı.. hani bir başka olanlar var ya.. onlardan işte...

paylaştığın bir kaç şiir için teşekkürler.. sadece bir kaçı için...


"sevmedim bu suskun duruşunu
gelip kırmak,
yormak istedim seni

dip akıntılarının içinden alıp
...bir telaşa sürmek..
belki doğurup... yeniden öldürmek

sevmek!!!!!!

sevmek istedim seni...."


. (blogda adı geçen bir şairden)

hani dizeler vardı ya içime işleyen

"sevmesen ölürdün, sevdin onu öldün"

diye...

o dizeler geldi aklıma..
sordu zeytinli bahçe, geldi aklıma...
hani bir türk sineması repliği vardır. herkes bilir bunu.
aradım aynen buldum :p



- Seviyorum dee
- Hayırr
-Seviyorum dee
- Hayırrr
-Seviyorum de ulan!!
-Seviyorum
-Yalan Söylüyorsun..

bunu söyleyen adam bıyıklı.
bunu -yalanı- söyleyen kadın ince uzun dudakları, her an saçını süpürge etmeye meyilli tavrı olan, muhtemelen saçları sarı, pembe ruju da olan bir hatun..

işte tam da onu diyordum çocuk..

"yalaann söylüyorsuun"


(gece gece bir tom hanks filminin ardından içimden gelenler :)
-hayır hayır! içimden geçenler :)



*bir de öyle gülmeyi çok seviyorum, gülümsememi sen gibi yapabildiğim için...
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
...Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım


......Can Yücel - Buluşmak Üzere

-- Sen ne başka şiirsin öyle

13 Haziran 2010 Pazar

bir ceviz ağacıyım söz gelimi;
gülhane parkında...
ne polisin ne de sevgilinin farkettiği...


yapraklarımla kıvıl kıvıl
yüz bin olan bir kaç an'da bazen,
yüz binimin de yürekleri çarpar...

yüz bin göz de aynı şeyi görür.
yüz bin his de aynıdır.

yüz bini de ayrı renk,
ama hep aynı renge akan...

ben bir ceviz ağacıyım
gülhane parkında
Nazım'la...

12 Haziran 2010 Cumartesi

Biz bir şeyi delicesine severiz ama tanrım neyi?..
http://http://www.dailymotion.com/video/x8y6vk_teoman-ucurtma-2009_music

uçurtma istiyorum hep bu ara...
uçurtma uçurma- uçurtma uçma- uçurtmaya uçma.
çocukluğumdan beri isterim ama bu ara bir başka sanki.
geçen yıl mayısımın ilk gününü geçirdiğim yerde hem de: beypazarında istiyorum onu ben...
kocaman-rengârenk ve orada çayımı içtiğim yerde uçurmak kocaman bir gülümsemeyle.
sonsuz yeşilin içinde, sadece gökyüzüne bakarak.
gözlerim kamaşacak eminim.

belki güneşten...
belki sonsuz güzellikten...
belki de en güzelin -yeşilin-mavinin- sonunu bulamayacağımdan..
ne güzellikler yaratırsın sen ve o güzellikler yansır senden yeryüzüne...
işte maviyle yeşilin buluşmasını da ben buldum galiba...
buldum -ne mutlu- ama keşke bende kalsa..
gitmese arasıra, hep kalsa..
bencillik mi emin değilim ama hep kalınsa bir yerde -sadece mavi ve yeşile sahip olan kalsa ya da-

biraz mavinden istiyorum biraz yeşilinden...
ama sadece benim olan, bana ait, sonu başı ben olan...

sabırla ve sükûnla... elimde rengârenk bir uçurtmayla...
beni tanıdığın yerde hem de... bazen mavi ve yeşilin başlangıcında... aslında hep orda bekleyen bir adet ben...
dinlemek güzeldi bu güzel türküyü (:


http://http://www.facebook.com/home.php?#!/video/video.php?v=111532505525535
sana inanıyorum
dişedokunurkaranfil

herhangi bir gece
...herhangi bir sebep
dudaklarında kurutulmuş erik tadı
ve biraz siyanür...

saçlarımla oyna!

hiçbir ayrılık eğilmedi yaraya için
umursa saçlarımı!
ve biraz daha mavi biç uykusuzluğuma

korkma!
masumiyetine bağdaş kuran cinnet
batıl kuşları izleyen kırmızı
bir hüzne dönüşecek ilk günbatımında
(göçmen)
korkma!
yağmur duasından arta kalan inkar
kadar kaybımız!
(gibi uyuşan menekşeler.)
ve kalsın gardrobumda yakası düşük
bir intihar!


-sen beni perili bir ormanda yitir...

laf olsun diye kirpiklerime konan kırlangıç
saçma sapanıyla vuruldu için acemi bir yalnızlığın
soyut bir harf düşür damarlarına
(sus)

i n a n bana
uykusunda ezilen bir kirazdan aldım bu kırmızıyı
i n a n bana
doyulur yoklukla.

Fragaria Vesca

11 Haziran 2010 Cuma

2 kredilik alttan dersi ver,
3 kredilik dönem dersinden kal,
sonra da gel bu kaka olayı blogu mahvetmek için yaz...

pehhh..
Sevmek,
Nokta almaz
Çocuklar.

Sevmeye nokta koyan,
Sınıfta kalır.

Onun
Virgülleri vardır
Çocuklar.

Sevmek noktalanmaz;
O, noktadır.


Özdemir Asaf

10 Haziran 2010 Perşembe

efendim en son ne diyordum, nerde kalmıştık :pp

-bitti diyordum efendim, bitti... hatırladım :)
bu dönem de bitti azizim :)

hani son sınavda da bir hoca kazığı yemesek güzel olacaktı ama kaşındık da hani inkar edemiiciim :D

sınavların bitiminden sonra birazcık kendimizce kutlamanın ardından evimdeyim rahatça bir akşam vakti.. mutlu mesut..

ders namına bir süre yapacak bir şeyim yok şükürler olsun...
bir sürü vaktim var hoş boş...
ve en sonunda okumak için yığınla taksit yaparak aldığım o kitaplarıma kavuştum :)
özlediğim kitap okuma eylemi günlerimi dolduracak artık, ne mutlu bana :)


he heyytt=))
yok böyle bir keyif...

9 Haziran 2010 Çarşamba


Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

..................... Khalil Gibran

8 Haziran 2010 Salı

uygarlık tarihi mi?
bitmedi yine...
korkar mıyım?
ah dostum derdim başka... (:

7 Haziran 2010 Pazartesi

Nereden gelirse gelsin dağlardan kuşlardan denizden insandan ottan böcekten çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin ! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler böcekler insanoğulları.

Hişt hişt!

Hişt hişt!

Hişt hişt!


S.Faik..

6 Haziran 2010 Pazar


gün olur alır başımı giderim ama kesinlikle yanımda bir ismail güven kitabı da olur...
işte bundan eminim :p

-sınavına her satırını bilebilerek girmen gereken 2 kitaptan biri... 500 sayfa...

hem de denizden çıkmış ağların kokusunda da olsam bordo kitabını alırım yanıma :p bkz: türk kültür tarihi...


yelkovan kuşlarının peşi sıra da okurum onu, aman vakit gecmesin de ezberleyeyim şu kitabı diye...

gün olur alır başımı giderim, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda...
şu ada senin bu ada benim yelkovan kuşlarının peşi sıra..

gün olur başıma kadar güneş..

gün olur başıma kadar mavi..

gün olur deli gibi...

gün olur alır başımı giderim.. :)


ve hafifliğini yaşıyorum şu an, dün geceki aksiyonlu anı'nın...

gün olur başıma kadar mavi-yeşill ... :)


çok çok iyiyim, neden diye sorma ben de bilmiyorum..
ya da moral bozacak birşey yok uzun zamandan sonra...

darısı geçmişten kurtulamayan fotoğrafçı insanların başına:)

5 Haziran 2010 Cumartesi

ipleri eline almaya çalışmak.. hem de bir hayale kızarken başkasının iplerini eline aldı diye...
çelişik, çelişen, neye kızdığı anlaşılmayan insanlar...

ya da neye kızdığını bilmeyen insanlar...
fevri kararlar: 'evet' için de 'hayır' için de...

ismail güven'in kitabı...
üst sınıftan notlar...
zıpır sbs öğrencileri...


w'nin dehşetleri...
fredy'nin kabusu bir nevi..



bir haftasonunda en olmayacak şeyler.. üst üste..

gülümseyerek bakılan, hafifçe kapatılan bir laptop...
iyi bir uyku-bence-


tecrübeyle sabittir...

akılda da kalan küçük bir parti.. ne partisi; balo balo... :p

4 Haziran 2010 Cuma

http://http://www.ktunnel.gen.tr/Nazan-Oncel-09-Cocuk-Kalbim/q-YjNSWFBLV1dxbVk=

gecenin bir yarısı farkına vardırıldığım, durmadan, duraksanmadan dinlenilesi şarkı...

"Bir kuş olsam uçsam derdim
Biraz kahrını çeksem derdim
O sehirde bir vurulsam
Ölsem derdim
Yok be kalbim böyle ölme
İtiraf et söyle sen de
Herşey eski dönmek yok
Ah ne çare"

2 Haziran 2010 Çarşamba


kur'adan saat çıkmıştı ona;
zamanın değerini bilsin diye...
karış karış sokaklarda gezmesin diyeydi belki de.

saat masa saatiydi;
durduğu yerde dursun diye...
otursun diye zaman zaman belki.

masa saati kalemlikti bir de;
yazacağı birşeyler olsun diye,
yerinde durmazlığını durdursun diye belki de...


memnun değildi o kur'adan.
ama sanki...
sanki o kur'a onun içindi.

hayatı dolu dolu olsun,
biraz kalemi,
biraz anlatacakları,
biraz da dinleneceği vakit olsun diye...


benim gözardı ettiğim şeyse;
masanın da kalemin de saatin de
pili bitmişti...
.
seni çok sevdim Ilık Süt'üm...
henüz 10 yaşındasın... 02.06.2010
"sırrını her gün bir parça veren
fakat hiçbir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan... "

diyordu Nazım...
almıştı sevdiğinden bir kaç sır
onunla avunmalıydı.
çünkü teslim olmayacaktı sevdiği.
sevildiğini biliyordu da ondan;
kıymet bilmeyecekti ya hani hiç.
işte ondandı

... bir parça veren,
ama teslim olmayacak olan...
bazen de giden
nereseyse 'giderim' diye tehdit edendi de sevilen bazen.
__ve bazen de -en acısı- farkettirmeden giden
ya da çoktan gitmiş olan...
bir yaprak düşündüm
boşlukta
mesela ağacı olsaydım...

bir insan düşündüm
soğukta
mesela sıcağı olsaydım...

bir çocuk düşündüm
evinde
mesela çatısı olsaydım...

bir gün düşündüm
haziranda
mesela şu an O'n-u olabilseydim...

02.06.2010

1 Haziran 2010 Salı

üzülürüm bazen hem de çok.
sıkılırım belki.

n'aptığımı da bilmem işte o zamanlarda.

neden üzüldüğümü de bilmem.

aslında bilirim de yüzüme vurmam çoğunla...

işte öyle zamanlardan biri olan bu akşamda yüzümü güldüren iki kişi vardı...

niye güldü.
bak onu da bilmiyorum-yüzüme vurmuyorum-

değer vermek güzeldi bazı insanlara.
saygı duymak da...
özellikle bunu farkına varan ve sana karşılığını kat kat verenlere...

hani karşılık beklemeyeceksin derler ya;
palavra!
insan karşılığında veriyor vaktini bazılarına:
güler yüz karşılında...


en güzeli de o değil mi zaten, içtenlikle esirgemeyen insanlar: yorgunluğunu, sıkıntısını bile paylaşan hani.
işin ilginç kısmı sıkılmıyor da insan sıkıntı dinledikçe. çünkü güler yüzle katıklı sözcükler...
vakit darlığından sanal da olsa...

ya da bir ankaray çıkışında görüp de paylaşmayıp, sanal ifadelere de vurulsa...

yine bu sıkıntılı akşamda ihtiyaç duyduğum birşeyi yine yanıma almamıştım.
ya da o gelmiyordu uzun zamandır...
dert etmiyorum artık, hani dile getirmem bile bir dert ama... o da başka.


'yazamıyorum ben pek senin gibi, anlamlı iki dizeyi oluşturamam.
'ama kübra bir dene, inan deneyince neler çıkıyor neler'


o zaman da haklıymışsın.

aslında o zaman da yanıma almamışım belki seni
ya da sen gelmemişsin.
medcezir gibi aslında;
bazen dokunacak kadar yakına gelen,
bazen çok uzaklara giden.
çoğunla da götüren...
ve öğrendiğim gerçekte;
suyun hareketinde değildi olay,
karaydı bu gelen ve giden.
kapkaralarda...

küçükken nasıldı diye sordu anneme
"küçükken yaramazdı"
dedi annem
tebessüm etti
doğru mu dedi gözlerime bakarak
...doğru dedim
ve aynen tekrarladım annemin sözlerini
"küçükken yaram azdı"